4 Kasım 2011 Cuma

KIRMIZI AYIP İÇİN YANIT


Aşağıdaki mail, "Kırmızı" isimli bağımsız kadın dergisinin genel yayın yönetmeni Dilek Girgin'e, tarafımdan yazılmıştır.


Sayın Dilek Girgin,

Derginiz Kırmızı’nın Kasım 2011 tarihli 9. Sayısının 11-13. sayfalarında yer alan ve “KADIN KADININ KURDU DEĞİL DOSTUDUR” başlığıyla yayınladığınız yazının sözde sahibiyim. Sözde diyorum, zira bünyesinde tarafımdan yazılmış cümleleri barındırsa da, yeni baştan kurguladığınız bu çirkin biçimiyle son derece itici hale gelen yazının tarafıma atfedilmesini şahsım adına ağır hakaret sayıyorum.

Geçtiğimiz Ekim ayı içinde, kişisel bloğumda yayınlamış olduğum http://the-benedicta.blogspot.com/2011/09/leylanin-teyzeleri.html adresli yazıma derginizde yer vermek istediğinizi söylediğinizde, temsilcinize bazı ricalarıma uyulduğu takdirde bunda sakınca görmediğimi ve arzu ettiğim şartları açıkça belirtmiştim. Bunlar sırasıyla;

- Metinde rızam olmadan herhangi bir değişiklik yapılmaması,

- Eğer bir kurgu değişikliği gerekiyorsa bunun ortak kararlar doğrultusunda ama yine tarafımdan yapılmasına izin verilmesi,

- Basım tarihinden önce metnin yayınlanacağı biçimin tarafımdan mutlaka onaylanması idi.

Bu isteklerimin hiçbirine uyulmadı.

Hazırlık aşamasında temsilciniz bana yazımın, üzerinde herhangi bir değişiklik yapılmadan, bloğumda yayınlanmış haliyle kesintisiz ve editsiz yayınlanacağını, bu sebeple üzerinde herhangi bir kurgu çalışması yapılmasına gerek olmadığını, birden fazla kez dile getirdi. Ardından basım öncesi yayınlanacak dizinin son halini görme talebime de teknik tatsızlıklar nedeniyle karşılık veremediğinizi, ama endişelenmemi gerektirecek bir durumun mevcut olmadığını çünkü orijinal metnin noktası virgülüne aynı kalacağını belirtti. Oysa 1 Kasım 2011 akşamı derginizi elime aldığımda karşılaştığım tablo bunun tam tersiydi.

Orijinal adı LEYLA’NIN TEYZELERİ olan ve bizzat yazıp, basımına izin verdiğim metnin ana teması, kadın dostluğu ve dayanışmadır. Bir kurgu faciası olarak yayınladığınız bu küçük düşürücü yazının ana teması ise erkek arkadaşı tarafından hamileyken terk edilen bir kadının ajite edici mağduriyet öyküsüydü. Üstelik şahsım ağzından kullandığınız ve ana başlık altındaki spotta yer verdiğiniz:

“Baba adayı sevgilim, ben dört aylık hamileyken, almış olduğu paraları bile geri ödemeden, hayatımızdan tamamen çıkıp gitti…” sözleriyle başlayan çirkin cümle, tarafımdan bile yazılmamıştır.

Sinema TV eğitimi almış, medya sektörünün tüm hilelerine aşina biri olarak, herhangi bir veriyi kurgu yardımıyla istenilen yönde manipüle etmenin mümkün olduğunu sizler kadar ben de biliyorum. Yazdığım metnin derginizce basılmadan önce tarafımdan kontrol edilmesi benim için bu yüzden önemliydi. Zira özel hayatımı ilgilendiren ve şahsım adına son derece hassas veriler içeren bir metinde denetim hakkına sahip olma talebim, derginizin yansıttığı vizyon ve misyon gereği saygı duyulması gereken bir durumdu. Başında Sayın Seda Kaya GÜLER gibi son derece saygın bir ismin yer aldığı, ne kadın, ne de insan haklarına saygısızlık yapacağından kuşku bile duymadığım bir yayın organından, daha 3. sayfada yer alan içerik bilgilerinde söz konusu metini temsilen “Hamileyken terk edildi” ifadesinin kullanılmasını asla beklemezdim.

Derginizde yeni baştan kurgulanarak tanınmaz hale getirdiğiniz LEYLANIN TEYZELERİ adlı metin, hamileyken terk edilen bir kadını anlatmıyor, Sayın Girgin. Leyla’nın Teyzelerini anlatıyor. Leyla’nın annesinin hamileyken terk edilmesi, bu hikâyenin giriş bölümünde yer alan ve toplam metnin beşte birini dahi kapsamayan bir veri sadece. Bu verinin bahsinin geçmesi, hikâyenin hangi mevcut şartlarda gerçekleştiğini aktarma hedefinden başka bir amaç da gütmüyor. Orijinal metni sağduyuyla okumayı başarırsanız, söz konusu aktarımda ajitasyondan nasıl özellikle kaçındığımı da takdir edebilecek birikimde olduğunuzu düşünüyorum.

Yaşadığımız ülkenin sosyal şartlarında kadınların düştüğü müşkül durumlar son derece ağırken, mağdur yakıştırmasıyla beni öne sürmeniz şahsım adına en fazla, gerçek anlamda mağduriyet yaşayan kadınlardan utanmama yol açabilir. Oysa beni bir kenara bıraktığınızda, temsil ettiğiniz izlenimini yarattığınız medeniyet ilkeleriyle tamamen aykırı bir tablo oluşturan bu ucuz medyatik hileleri kendinize nasıl yakıştırabildiğiniz kanımca asıl meseledir.

Son olarak, sergilediğiniz bu ayıbı telafi edebilmek adına, teksibe mahsuben, yazdığım bu maili “yeniden kurgulamadan ve değiştirmeden, harfi harife” bir sonraki sayınızda yayınlamanızı rica ediyor, aksi takdirde yasal haklarımı korumak adına hukuki yollara başvurmak zorunda kalmamayı temenni ediyorum.

Saygılarımla,

Seda Tezoler